Nutuk

Celalettin Arif Bey’in ültimatomu

Erzurum Vali Vekilliğini üzerine alan Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanı’ndan da aynı tarihli, yani 22 Eylül 1920 tarihli bir telgraf aldım. Bu telgrafta deniliyor ki: «Silâh ve cephaneler, erzak ve terkedilmiş mallarda yapılmış olan yolsuzluklar, kanuna aykırı ve sınırsız vergi toplama, kanunsuz baskı ve zorbalık halkın duygularını büsbütün incitmiş… Erzurum halkının güvensiz ve ümitsiz bir duruma düşerek, artık kendi elleriyle idare edilme gereğini tek kurtuluş çaresi saydığı bir zamanda buraya geldik. Karabekir Paşa’nın da hareketi memleket çıkarlarına uygun değildi.

Bu sebeple, açıktan açığa yapılan kötülük ve yolsuzluklara hemen son vermek ve yapanları cezalandırma gereğinde halk topluca ısrar etti. Güvenilir tedbirlerin hemen alınması isteği ve Vali Vekilliğini bizzat kabul etmekliğim, Paşa da dahil olduğu halde halk tarafından istirham edildi. Vekilliği Hüseyin Avni Bey’e vermek gereğini yazmıştım. Erzurum halkının kendilerinden sayarak güven gösterdikleri Hüseyin Avni Bey’in yirmi dört saate kadar görevlendirildiğinin bildirilmesi… Celâlettin Arif».

Saygıdeğer Efendiler, halkın kendi eliyle kendini idare etmesi ilkesini ortaya koyan bizdik. Fakat bununla, asla her ilin veya her bölgenin ayrı ayrı birer yönetim birliği kurmasını kastetmedik. Maksadımızı, Büyük Millet Meclisi’nin ilk günlerinde açıkça ifade ettik.

Meclis’in de kabul ettiği maksat ve gayemiz, millî iradenin kendini gösterdiği tek yer olan Millet Meclisi’nin bütün vatanın mukadderatını eline aldığı şeklinde ifade edildi.

Bu Meclis’in başkanlarından biri olan ve Hükûmet’te bakan hem de Adalet Bakanı olarak yer alan bir zatın, orduda veya herhangi bir yerde kanuna aykırı bir hareketi ortaya çıkartmak ve sorumlularını kanunun pençesine teslim etmek için başvuracağı yol, birtakım beyinsizlere uyarak, çok yakından tanıdığım, gerçekten vatansever Erzurumlu hemşehrilerimin asla razı olamayacakları isyankâr bir durum almak mı olacaktı?

Hüseyin Avni Bey’in 24 saate kadar Vali Vekilliğine tayinini istiyor. Bu ültimatomun anlamı var mıydı? Celâlettin Arif Bey, bu teklifini Kâzım Karabekir Paşa’ya da yapmış… Kâzım Karabekir Paşa, ona demiş ki «Hüseyin Avni Bey, yedek teğmen olarak sahnelerde subayları eğlendiren… hiçbir resmî görevde bulunmamış sıradan bir adamdır. Bunu vali vekili yapmak Hükûmet’i oyuncak etmeyi istemek olur.»

Efendiler, Celâlettin Arif Bey’in ültimatomuna verdiğim cevap aynen şöyleydi:

Şifre Geciktirilemez Sayı : 388 Ankara, 23.9.1920

Erzurum’da Adalet Bakanı Celâlettin Arif Beyefendi’ye

İlgi : 22.9.1920 tarihli şifre: İlk telgrafınızı önemle dikkate almış ve bu konuda Doğu Cephesi Komutanlığı ile haberleşilmekte olduğunu yazmıştım. Adı geçen komutanlıkça gereğinin yerine getirileceği pek tabiî idi. Buna rağmen, biribiri ardınca yapılan kanunsuz ve isabetsiz teklif ve teşebbüsleriniz Hükûmet tarafından hayretle karşılanmıştır. İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıklarınca ilgili makamlara gerekli tebligatta bulunulmuştur.

Zâtıâlîlerinin Hükûmetin lüzum gördüğü açıklamaları yapmak ve gerekirse Meclis huzurunda da açıklamalarda bulunmak üzere Ankara’ya hemen dönmeniz gerekmektedir.

Büyük Millet Meclisi Başkanı

Mustafa Kemal

Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, 22 Eylül 1920 tarihli bir şifresinde, şu bilgileri veriyordu:

Şimdi anlıyorum ki, Celâlettin Arif Bey, daha Ankara’da iken, kendisiyle bazı külâh kapmak isteyenler, güzel bir program yapmışlardır. Söz gelişi, Hüseyin Avni Bey, Erzurum valisi olacak… Celâlettin Arif Bey Doğu İllerinin Genel Valisi olacak…

Celâlettin Arif Bey, ya oyuncu olarak oynatılıyor veyahut daha karar vermedim, pek zekîdir, kendisi bir iş yapmak istiyor. Çünkü, Hâlit Bey’i bendenize sormadan yazması ve Hüseyin Avni Bey üzerinde direnmesi başka bir anlam taşımıyor. Hâlit Bey’in Albay Kâzım Bey’le arası pek iyi olmadığından, kendisine Kâzım Bey aleyhinde bir karar verdirilebilir.

Hüseyin Avni Bey de vali adı altında güzel bir oyuncak olur. Hüseyin Avni Bey’in vali vekilliğine teklif edildiğini işitenler ümitsizliğe düşüyorlar ve öğreniyorlar.

Özet olarak arz edeyim ki, Erzurum Milletvekili Necati Bey’in kardeşi olup son zamanlarda Millî Eğitim Müdürlüğü’ne getirilen Mithat Bey, halkın, bolşevikliği, iş beceremeyenlerin mevki kapması şeklinde anladığını zannediyor.

Bu zat, çıkarına düşkün olduğundan çoğunluk tarafından pek sevilmez. Halk hükûmeti kurma konusunda bendenizi müsait bulamadığından, Celâlettin Arif ve Hüseyin Avni Bey’lerle haberleşilerek işin daha önceden hazırlandığını ve kararlaştırıldığını sanıyorum.

Efendiler, Celâlettin Arif Bey’i Ankara’ya davet eden 23 Eylül tarihli telgrafım, 24 Eylül tarihli çok sert bir telgrafla karşılandı. Bu telgraf Meclis Başkanlığı’na hitaben yazılmıştı.

«Bakanlar Ku-rulu’nda ve Büyük Millet Meclisi’nde okunacaktır» notunu da taşıyordu. Benim telgrafımdaki iki kelimeyi, «kanunsuz» ve «isabetsiz» kelimelerini alarak, Celâlettin Arif Bey, Erzurum’daki teşebbüs ve tekliflerini birer birer bu iki kelime ile tartıyordu. «Bu mu kanunsuzdur?» «Bu mu isabetsizdir?» diyerek kendini savunuyordu.

Yaptığı işlerin ne olduğu, dolayısıyla verilen bilgilerden anlaşıldığı için, hangisinin kanunsuz olmadığını ve hangisinin isabetsiz bulunmadığını takdir etmek güç olmayacaktır.

Celâlettin Arif Bey, «kanunsuz ve isabetsiz teklifin benden gelmeyeceğine Bakanlar Kurulu’nun inanmasını beklerdim» dedikten sonra: «Aranızda iddialarımı takdir edecek arkadaşların bulunacağına inanıyorum» sözleriyle, kendisini takdir edebilmenin, ancak kendisinin eşi ve arkadaşı olmak durumunda bulunmakla mümkün olabileceğini ortaya koyuyordu. Celâlettin Arif Bey, seçim bölgesinde incelemelerde bulunmaksızın Ankara’ya dönemeyeceğini de bildiriyordu.